30 Mart 2014 Pazar

Toros Canavarı-Tiyatro

                                  

Uzun bir zaman sonra Şehir Tiyatrolarına gitmiş bulunuyorum.
Gaziosmanpaşa Çocuk Tiyatrosu Sahnesini gördükçe hep iç geçiriyordum yetişkin sahnesi de olsa diye ve sonunda açılmış:)
Açıldığını farkeder farketmez biletimi aldım ve oyun gününü beklemeye başladım...
Gaziosmanpaşa ulaşım açısından oldukça bize uygun olduğundan bu sahne çok iyi oldu...

Gelelim oyuna.
Sıradan bir devlet memuru olan Nuri öyle pısırık ki karakolun önünden bile geçme fikri onu delirtiyor.Ev sahipleri evlerinden çıkmalarını isteyip aşırı baskı yapınca eşi ve çocuklarının ısrarı ile karakola şikayete gidiyor ve olanlar oluyor.Azılı katil "Toros Canavarı"na benzetiliyor bizim mülayim Nuri ve hayatı o noktada hem kendisi hem ailesi için değişiyor.

Oyunu biraz uzun buldum açıkçası..Özellikle karakolda geçen kısım daha kısa geçilebilirdi.
Oyunculuk içinse söyleyecek birşeyim yok..Özellikle Naci Taşdöğen ve Şevket Avşar performansları çok iyiydi.
Birde oyunda 3-4 tane gerçekten güldüğüm ve düşündüren ince espriler vardı...

alıntıdır

alıntıdır

Biraz hayal kırıklığı ile bir oyunu daha geride bıraktık..Önümüzdeki oyunlara bakalım:)

Serenad-Zülfü Livaneli


Son zamanlarda bu kadar etkilendiğim bir kitap okumamıştım..
Zülfü Livaneli kalemini beğendiğim bir yazar ama bu kitabı bambaşkaymış..
Kitap bitince kendimi tutamadım ağladım da ağladım...
Öyle ki aralıksız saatlerce okudum bitirebilmek için ki bir yanım hiç bitsin istemedi...
Hikaye öyle güzeldi ki..

Serenad,yaşanmış bir olayın ekseninde geçiyor..
Batırılmış bir Struma gemisi var ki okuduğumda nasıl daha önce hiç duymadım dediğim..
Ve kim bilir böyle nice hayatlar yok olup gitti bizim bilmediğimiz diye düşündüm.
Kitabı bitirince bir sürü şey okudum Struma ile ilgili ve onca devletin nasıl böyle bir duruma çözüm bulamamasını ve yüzlerce insanı denize terk ettiklerini aklım almadı bir türlü..

Bazı dönemlerde ne acılar yaşanmış..
Çok uzak değil yakın tarihimizde bile onlarca hikaye var ...

Neyse çok yorum yaptım sanırım ama o kadar çok şey yazasım var ki bu kitapla ilgili..
Kitap, diğer Zülfü Livaneli romanları gibi birden fazla konuya değinmiş ve yine hiç boğmamış okuyucuyu.

Yahudi soykırımından kaçan bilim adamlarının Türkiye'ye sığınması ve ülkemizin üniversitelerinde görev almalarını,
Kırımdaki Türklere yaşatılan Mavi Alay'ı,
Struma gemisi faciasını,
Dört birbirinden farklı kadının duygusal dünyada yaşadıklarını okuyoruz..
Her satırında hüzün kaplıyor içimi..

Okurken Prof.Maximilian Wagner'in yaşadıklarını hisettim,Nadia'ya üzüldüm..
Serenad'ı dinlemek istedim..

Birçok duyguyu yaşadığım bu kitabı hala okumadıysanız bence mutlaka okumalısınız..

Ve altını çizdiğim en önemli cümle:
"Coğrafya kaderdir."


25 Mart 2014 Salı

Bahar Okuma Şenliği


Pinuccia'dan yeni bir okuma şenliği daha..
Bu sefer 15 Mart ve 15 Haziran arasında aşağıdaki kategorileri tamamlamaya çalışıyoruz..
Umarım kış şenliğindeki gibi olmaz ve bu sefer tüm kitaplarımı bitirebilirim.
Şimdiden bir kitabı bitirdim bile:)
Ve işte benim listem;

1. Kategori (10 puan): Tavsiyelerine güvendiği birinin önerdiği bir kitabı okuyanlara (En az 200 sayfa).
Serenad-Zülfü Livaneli-484syf (okundu)


2. Kategori (15 puan): Bir şiir kitabı okuyanlara (Sayfa sınırlaması yok).
Aşkım Kırmızı Bir Gül-Atilla Birkiye -292syf
(okundu)

3. Kategori (15 puan): Herhangi bir edebiyat ödülü kazanmış bir kitap okuyanlara (En az 200 sayfa).
Yüzyıllık Yalnızlık-Gabriel Garcia Marquez 

4. Kategori (15 puan): Bir öykü kitabı okuyanlara (Sayfa sınırlaması yok).
Fırtınanın Habercisi-Gorki


5. Kategori (20 puan): Adında bir çiçek adı olan veya "çiçek" sözcüğü geçen bir kitap okuyanlara (En az 200 sayfa).
Cehennem Çiçeği-Alper Kamu

6. Kategori (20 puan): Şimdiye kadar hiç bir kitabını okumadığı bir kadın yazardan bir kitap okuyanlara (En az 200 sayfa).

Peride Celal-Güz Şarkısı-388Syf (okundu)

7. Kategori (20 puan): İlk kitabı 2010 yılında veya daha sonrası yıllarda çıkmış bir yazardan bir kitap okuyanlara (En az 200 sayfa).
Siyah Sardunyalar-Nilgün Şimşek
(okundu)

8. Kategori (20 puan): Sinemaya uyarlanmış bir kitabı okuyup filmini izleyenlere (En az 200 sayfa).
-


9. Kategori (20 puan): Kütüphanesinde en uzun süredir okunmayı bekleyen o kitabı okuyanlara (En az 200 sayfa).
Efendimiz-Reşit Haylamaz-600sayfa (okundu)

10. Kategori (25 puan): Kendisi doğmadan en az 100 yıl önce yazılmış bir kitap okuyanlara (En az 200 sayfa).
İlahi Komedya-Dante


11. Kategori (25 puan): Rus edebiyatından bir kitap okuyanlara (En az 200 sayfa).
-


12. Kategori (45 puan): Aynı yazardan en az 1.200 sayfa kitap okuyanlara.
Katherine-Şövalyelerin Kadını -Anya Seton(okundu)

Yeşil Karanlık:Anya Seton

EDİT:BAHAR OKUMA ŞENLİĞİNİ TAMAMLAYAMADIM.DARISI  YAZ ŞENLİĞİNE:)

20 Mart 2014 Perşembe

Aşkın Gözyaşları 4 Hamuş-Sinan Yağmur


                 


Kitabın kapağında da belirtildiği gibi "Ölümü Öpen Derviş"i anlatıyor Sinan Yağmur bu sefer..
Hallac'ı Mansur'un yaşadıklarını,çektiklerini,ölümünü,yapılan eziyetleri okurken insan inanamıyor,üzülüyor bu yaşanmışlıklara....

Daha önce Aşkın Gözyaşları serisinin 1 ve 2.kitaplarını okumuş ve en çok Tebrizli Şems'in anlatıldığı birinci kitabı sevmiştim.Bu kitabı da sevdim ama Hallacı Mansur'un kitabın yarısından sonra işlenmesi biraz az geldi bana.İlk yarı daha önceden Sinan Yağmur okuyanlara tanıdık gelecektir.Çünkü Mevlana ve Şems ile ilgili tekrarları var..Bu aşırı sorun değildi benim için çünkü ucundan kıyısından da olsa tasavvuf ile ilgili şeyler okumak çok hoşuma gidiyor...Keşke daha çok okusam,anlasam..


"Düşüncelerinize dikkat etmeniz lazım.Çünkü düşüncelere kelimelere dönüşür;kelimelerden fikirlere,fikirlerden fiillere,fiillerden alışkanlıklara,oradan da karaktere dönüşürler.Karakterinize dikkat ediniz,alın yazınıza dönüşürler."

"Sünnet dünyayı tamamen terk etmektir.Farz ise Mevla ile sohbet etmek."

"Dünya ile ahiret tıpkı doğu ile batı gibidir.Birbirine yaklaşırsan,diğerinden uzaklaşırsın."

"Zikir,Allah'ı hatırlamak değildir,hatırlamak unutmayla alakalıdır."

"Bir mümin kardeşine ait,ona yakıştıramadığın bir söz ya da eylem duymuşsan birden yetmişe kadar mazeret kapısı ara,yine de bulamazsan,
Belki benim anlamadığım bir özrü vardır de ve konuyu kapat."

                              

19 Mart 2014 Çarşamba

Dorian Gray'in Portresi-Oscar Wilde

Okuma Şenliği kapsamında okuduğum son kitaptı.Sahaflarda görünce şenlik kategorisine uyduğundan hemen almıştım.
Bu kitabı okurken o kadar çok altını çizdiğim yer oldu ki buraya sadece bir kısmını aldım
Kahramanımız Dorian yakışıklı biri ve ressam Basil onun resimlerini yapmakta.İlk zamanlarda kendisinin güzelliğinin farkında olmayan Dorian,Basilin evinde karşılaştığı Lord Henrynin güzellik ve zevk ile ilgili fikirlerini duyunca bir gün yaşlanacağının farkına varıyor. Hatta geçen her saniye yapılan portresinden biraz daha yaşlı biraz daha çirkin olduğunun düşünüyor.Portrenin onun yerine yaşlanmasının diliyor...

Bundan sonrasından bahsetmeyeceğim..Değişik bir kitaptı..Bolca tespit içeren,üç ana karakterin etrafında dönen kitabı 
enlerimin arasına koymasam da severek okudum.


altı çizili satırlardan:


"Düşünmesi üzüntü veriyor ama dehanın güzellikten uzun sürdüğü kesin. Bu da niye kendimizi böyle aşırı eğitilmeye adadığımızı açıklıyor.Var olmak için gösterdiğimiz çabada,dayanıklı bir şeyimiz olsun istiyoruz;onun için de dünyadaki yerimizi elde tutma umuduyla, beynimizi her türlü abur cuburla,her türlü veriyle dolduruyoruz. Kafası bu tür bilgiyle yüklü insan; işte günümüzün ideali bu.Kafası her türlü bilgiyle yüklü insan ise çekilmez bir şey.Böyle birisi,her türlü ıvır zıvırın bulunduğu bir dükkana benziyor:Çirkin eşyalarla dolu ve her şey toz içinde;ve her şeyin fiyatı da gerçek değerinin üstünde belirlenmiş.

Duyguların üstünlüğü bizi kötü yola saptırmaları,bilimin üstünlüğü ise duygusal olmayışıdır.
Gençliğe dönmek için gençlikte yapılan yanlışları yinelemek yeter.

Yeniden yapmaktan pişman olunmayan tek şeyin daha önce yapılmış yanlışlar olduğunu ancak iş işten geçtikten sonra anlıyor insan.

Kitap yazamayacak kadar okumaya düşkünüm.

Günümüzde insanlar her şeyin fiyatını biliyorlar da hiçbir şeyin değerini bilmiyorlar.

Erkekler yorulduklarından evlenirler,kadınlar meraklarından,her ikisi de düş kırıklığına uğrar.

Yaşamında bir tek kez aşık olanlar gerçekten sığ insanlardır. Onların sadakat,bağlılık dedikleri şeye,ya alışkanlığın miskinliği ya da düş gücü yoksunluğu derim ben.

Başkaları için hep iyi düşünmek istememiz,kendi başımıza bir şey gelir korkusundandır. İyimserliğin temelinde basit ürkme duygusu yatar.Eli bol olduğumuzu düşünürüz,çünkü ileride bize yararlı olacak erdemlerin komşumuzda da olduğunu varsayarız. Bankacıyı överiz ki hesabımızdan biraz fazla para çekmemize izin versin;yol kesen eşkıyada iyi nitelikler buluruz ki bizim cebimizdekine dokunmasın.

Ben geri dönülmez bir söz vermek istiyorum. Onun güveni,beni sadık olmaya,onun bana inancı beni iyi olmaya yöneltiyor.

Kendini suçlamada bir çeşit zevk duygusu vardır.Biz kendimizi suçladığımızda başka  birisinin suçlamaya hakkı olmadığını düşünürüz.Bizi bağışlayan itiraftır,papaz değil

Geçmiş yok edilebilirdi.Pişman olmak,karşı çıkmak ya da unutmakla bu gerçekleştirilebilirdi.Ama gelecekten kaçılamazdı.

Kadınlar bizi kusurlarımız için severler.Eğer yeterince kusurumuz varsa her şeyimizi bağışlarlar,hatta zekamızı bile.

Hiç kimse yemekten sonra üzerinde konuşamayacağı bir şey yapmamalı.
"

14 Mart 2014 Cuma

Kahve Çekirdeği Kurabiye


İnstagram'da severek takip ettiğim Bademli_Mutfak ta görüp denediğim bu tarifi sizlerle de paylaşmak istedim..Hem çok pratik hem de lezzetli. (ben blogunu bulamadığımdan ig linkini veriyorum.)

Öncelikle bu şirin kurabiyeleri görünce duruşuna ba-yıl-dım!
Çayın-kahvenin yanında öyle güzel gözüküyor ki.
İlk denemem içinde tadı gayet iyi oldu..

Heme kısaca yapılışını da aktarıyorum:
2sb un
1çb pudra şekeri
125 gr tuzsuz tereyağ(ben margarin kullandım)
1çk kakao

Yağ oda ısısında yumuşayınca hepsi yoğrulur.Toparlanana hamurdan küçük parçalar alınır şekil verilir.Üzerine bıçakla çok derin olmayan şekilde kesikler atılır.15.20 dk pişirilir.

Afiyet olsun;)



NOT:3gündür diyetteyim.Bu önceden yapılmış ganimetlerden;)

11 Mart 2014 Salı

Euroflora

Bloglarda ve İnstagram'da bolca görüp çokça merak ettiğim Euroflora'ya gidebildim sonunda.
  
Euroflora Kağıthane'de..Özel aracımızla gittiğimizden ve yolu bulmak bana düşmediğinden tarif edemem  ama yol tarifi kendi sitelerinde ayrıntılı bir şekilde mevcut.

Euroflora kat kat şekilde düzenlenmiş.En üst katında yapay çiçek çeşitleri bolca mevcut. Diğer katlarda ise parti malzemeleri,kutular,süslemeler,ferforje ürünler,tablolar,hasır ürünler vs. mevcut

Açıkçası beklediğimden daha zayıf buldum ben.Bunu da sürekli Eminönü sokaklarında dolanan biri olmama ve daha çok çeşidi oralarda görmeme bağlıyorum.Gittiğime pişman olmadım ama bir şey alacaksam ilk tercihim Eminönü olacaktır.Yine de bu tarz şeylere ilgim olduğundan gitmeseydim  aklımda kalırdı biliyorum.

Fotoğraflar çok iyi olmasa da belki fikir olur diye koyuyorum.







                   


Ferforje köşesi


İnternet Adresi İçin:
http://www.euroflora.com.tr/

5 Mart 2014 Çarşamba

Recep İvedik-4


En son Eyvah Eyvah-3e gitmiş ve çok eğlenmiştik..Eşimin isteği ile Recep İvedikede bu hafta gittik...
Serinin ilk iki filmini sinemada izlemiş üçüncüsünü ise hiç merak etmemiştim açıkçası....Eşim dördüncüye gitmek isteyince kopukluk olmasın ve sıralı olması takıntımdan oturdum üçüncü filmini de izledim ama birbirleriyle çokta bağlantılı olmadığını gördüm...

Aşırı İvedik sever biri değilim.
"Böyle de insan mı olur yuh be" dedirttiğinden aslında karakter çok zorlama geliyor bana..
Yine de asla gitmem etmem demem hiç bir filme ...
Hoş, tüm filmlerini de izlemiş oldum sonuçta.Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu misali:)

Ne kadar karşılaştırmak istemesem de Eyvah Eyvah ile aynı anda vizyonda olmaları ve peş peşe izlediğimden hemen aklıma Ata geliyor...Ne bileyim daha bir sıcak,daha bir bizden Ata..Onda aldığım keyif bambaşka..

Yalnız söylemeden geçemeyeceğim.Üçüncü filmde Şahan fazla duygusallık katmış İvedik'e..Bu hali daha iyi olmuş bence...Serinin dördüncü filminde ise konunun Issız Adada geçiyor olması çok iyi olmuş..Bir Survivor sever olarak izlerken keyif aldım...Gereksiz gaz çıkarma,geğirme gibi göze batırıla batırıla yapılan eylemler pek yoktu,böylesi iyiydi...Bir iş çıkışı gittiğimden de epeyce kafa dağıttım...



NOT:Filmde geçen Güngören ilçesinde filmi izlemekte ayrı bir durumdu:)

Okuma Şenliği Sonucum

Öngördüğüm gibi kitap şenliğindeki kitapları yetiştiremedim...Bunda okumaya hem 1 ay gecikmeli başlamamın,hem de ocak-şubat aylarında final ve bütünlemelerimin olmasının katkısı büyük.Yine de bunlara rağmen bence keyifli bir şenlikti ve elimden geleni yaptım.
Toplamda 3388 sayfa kitap okuyarak 170 puanla bu şenliği tamamladım. Bu şenlik için Pinuccia ya teşekkür ediyorum.Önümüzdeki etkinliğini beklemedeyim:)





OKUDUĞUM KİTAPLAR:

1. Kategori (10 puan): Altın Kitaplar Yayınevi’nden çıkan bir kitap:Cehennem-Dan Brown-573 sayfa
2. Kategori (10 puan): sahaftan satın alınmış bir kitap:Dorian Gray'in Portresi-Oscar Wilde-254syf
3. Kategori (10 puan): Adında bir hayvan adı olan bir kitap :Kedi Beşiği-Kurt Vonnegut-272sayfa
5. Kategori (15 puan): Nobel Edebiyat Ödülü kazanmış bir yazarın bir kitabı:Sessiz ev-Orhan Pamuk-337 sayfa
6. Kategori (15 puan): Türk edebiyatında klasik kabul edilen bir roman:Arkadaş Islıkları-Orhan Kemal-255sayfa
7. Kategori (15 puan): Hiç okumadığınız bir ülke edebiyatından bir kitap :Finistere'de Suyun Fiyatı-Bodil Malmsten-230sayfa(İsveç)
8. Kategori (20 puan): Sinemaya uyarlanmış bir kitabı okuyup filmini izleyenlere:Otomatik Portakal-Anthony Burgess-200sayfa
9. Kategori (20 puan): Adında kış mevsimine ilişkin bir sözcük olan veya konusunda kış teması olan bir kitap:
Kara Yağmur-Karl Olsberg-400 sayfa  
12. Kategori (25 puan): Yayınlanmış en az beş kitabı olan bir yazarın ilk kitabını veya romanınıokuyanlara:Kinyas ve Kayra-Hakan Günday-531 syf
14. Kategori (30 puan): Okuma yazmayı öğrendiğiniz yıl ilk kez yayınlanmış bir kitap :Aşk Ölümden Uyanıştır-Tess Gerritsen (1996)-336syf

***Aslında birde Jasper Kentin "On İki" kitabını bitirdim 524 sayfalık ama kategori puanını almak için üçlemenin tamamını bitirmek gerektiğinden puan alamdım.

2 Mart 2014 Pazar

DT-Kalpak


Cuma akşamı Taksim Küçük Sahne'de izledik Kalpak'ı.
10 gündür heyecanla Cuma gecesinin gelmesini beklemedeydim.

Artık eskiden olduğu gibi gittiğin anda bilet bulunmuyor...Epey önceden almak gerekiyor...
Kapalı gişe oynuyor oyunların çoğu ve bu durum tiyatro açısından çok iyi tabi ki...
Bu nedenle epey bir önceden bilet almak gerekiyor...
Ben genelde 10gün önceden falan alıyorum ve heyecanla bekleme içerisine giriyorum:)
Hem genelde de önlerde izleme şansımız oluyor.Bu da ekstra avantajı :)

Kalpak,2.Dünya Savaşı sonlarında geçiyor. 
Bir Rus askerinin, Alman bir ailenin evine saklanmasıyla başlıyor.
Evin babası ise askerde savaşmakta ve savaş bitince dönmesi beklenmekte.
Birkaç günlük saklanma zarfında filizlenen bir aşkta var oyunda...



Karakterler,oyunculuklar çok güzeldi...Özellikle nine rolündeki Suna Selen.
Ne kadar iyi bir performanstı öyle..

Oyun, bana biraz kısa geldi..Pat diye bitiverdi gibi..Sanki biraz daha işlenebilirdi konu..
Bunu saymazsak epey beğendim ben bu oyunu.Zeten daha koltuğunuza oturur oturmaz dekora ne kadar önem verildiğini görüyorsunuz.Sahne çok güzel olmuştu.
İyi seyirler.


NOT:Sıradaki oyun ay sonuna bilet aldığım "Toros Canavarı". Bu yıl ilk kez Şehir Tiyatrolarına gideceğiz..Şehir Tiyatroları Gaziosmanpaşa Sahnesinde izleyeceğiz.Eskiden sadece çocuk tiyatrosu vardı GOPta...Bu sahne sanırım bu yıl açıldı..Görünce ulaşım açısından epey sevindim...Heyecanla beklemedeyim:)
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...