28 Şubat 2015 Cumartesi

Cemile&Sultanmurat-Cengiz Aytmatov


Cengiz Aytmatov kitaplarına bolca rastladığım ve hayli merak ettiğim bir yazardı.
Önce biyografisine bakmıştım yazarın.
Ünlü Kırgız yazarı kendisi.
Bir röportajında da bir yazar kendi milletinin yaşadıklarından mutlaka söz etmeli diyordu yanlış hatırlamıyorsam.
Zaten kitabı okurken bariz bir şekilde bunu hissediyor insan.

Cemile-Sultanmurat aslında iki hikayeden oluşuyor.
Ben tamamını bir roman sandığımdan Cemile kısmı bittiğinde birazcık şaşırdım.

İlk hikaye olan Cemile için en güzel aşk hikayesi yazılmış arka kapakta.
Bu kadar iddialı olduğunu düşünmesem de dönemin şartlarına göre hüzünlü bir hikaye.
Eşi devam etmekte olan savaştaki Cemile ve öksüz Danyar'ın hikayesiydi.
Hikayeyi Cemile'nin kendinden yaşça küçük kaynının gözünden okumak ilginçlik katmış kitaba.
Sonu biraz havada kalsa da hoştu diyebilirim.

İkinci hikaye olan Sultanmurat sandığım gibi bizim Sultan olan Murat değilmiş:)
Karakterin adıymış meğerse.
Yine savaşın gölgesinde geçiyor hikaye.
At sevgisini ve tüm yetişkin erkekler askerde olduğu için okul çağındaki erkeklerin savaşın perde arkasındaki yardımlarını konu alıyor.

Okuması kolay bir dili vardı kitabın.
Biraz basit geldi bana ama başka kitaplarını da okumak istediğim bir yazar şimdilik Aytmatov.


Basamak-Alp Ergin

Yitik Ülke Yayınlarını bilmeyenimiz yok neredeyse. 
Özellikle sosyal medyada okuyucusu ile sürekli iletişim halinde,fuarlarda da hayli ilgili bir kitap evi.
Kitap fuarında stantlarına uğrayıp kitap alışverişi yaparken önerileri ile Basamak adlı bu kitabı almıştım. 
Kitap,1994 doğumlu genç yazarın ilk kitabıymış,fuarda da yazardan imzalı alma fırsatım olmuştu. 

Kitapta kahramanımız bir sabah hafızası silinmiş bir şekilde uyanıyor.
Kim olduğunu,nerede olduğunu ve yanındaki kadının kim olduğunu elbette hatırlamıyor.

Geçmişe dair ise sadece bir günlük buluyor ve o da ne: 
seri katil olduğunu öğreniyor.
Hem geçmişi ile yüzleşmesi,hem de olayları çözümlemesi gerekiyor.

Konu güzel,kurguda iyiydi.
Bazı yerlerde tahminlerim tutsa da  yine de sonunu merak ettiriyor.

Hızlıca okunan bir kitap.


Belki yalnız bana göre değil,belki de yalnızlık.Yutması zor bir kelime sadece.

Umutlarımız hayal kırıklıklarımızı örtüyor.

Gerçekten de aşk tüm kusurları görmezden gelip devam etmek mi,yoksa kusurlar mı görünmez oluyor aşık olduğunda?

Hani 'Gönlümü kaptırdım' denir ya,ben 'Ömrümü kaptırmıştım.'

Onca ebeveyn,onca hikayeyi çocuklarının büyüdüklerinde iyi birer kahraman olmayı istemesi için anlatırdı.Peki bunca hikayeden sonra kötü olmayı seçmek niye?

Bazen gerçekliğinden bile şüphe ettiğin şeyler vardır hayatta,bazense gerçek olmadığını bile bile inandığın şeyler vardır.Kendini adadığın şeyler.İçinde kaybolduğun yanılgılar.Kedini onlara bırak,çünkü gerçek eninde sonunda sana kendini kanıtlar

Ömür valizimi dolduruyordum geçmişimin kirlileriyle.

Güç bir erkeğin doğasında değil,bir kadının doğasında saklıymış aslında.Kadınmış erkeği güçlü ya da güçsüz kılan.

Yaşamayı dahi zamana bırakanlardanız biz...

Hayatı yaşamak tabirinin abartıldığı,ellerimizin gerçekliğe bağlandığı ve ciğerlerimizin yalan dumanlarıyla doldurulduğu bir dünyada yaşıyoruz.Elde ettiğiyle yetinemeyen,elinde olanı bir köşeye koyarak yeni ufuklarda yeni ihtiraslar arayan insanlarız hepimiz.




16 Şubat 2015 Pazartesi

Pembe ve Yusuf-Canan Tan




Daha önce Söylenmemiş Şarkılar adlı öykü kitabını okumuştum sadece Canan Tan'ın.
Pembe ve Yusuf romanının ise ön okumasını edinmiştim bu yıl ki Tüyap kitap fuarında.
Ön okuma hayli ilgimi çekmişti ancak sıra bir türlü gelmemişti bu kitaba.
İş arkadaşımda görünce ilk fırsatta ödünç alıp okudum.

Doğuda geçiyor kitap.
Birçok doğu hikayesindeki tanıdık hüzünlü olaylar mevcut.
Kadına yapılan haksızlıklar,küçük gelin,töre uğruna yaşananlar bu kitapta da var.

Kitaba adını veren karakterlerse epey sonra ortaya çıkıyor.
İnsan sürekli bu karakterleri bekleyerek okuyor.

Kitap akıcı bir şekilde okunuyor.
Ancak kurgu biraz zayıf olmuş gibi,
Dili de basit olduğundan bir günde bitirilen cinsten bir kitaptı.
Bitirdiğimde sevdim evet ama daha da iyi olabilirdi dedirtiyor.

Bundan sonraki Canan Tan kitaplarından Piraye'yi merak etmekteyim...



Paşa Paşa Tiyatro Yahut Ahmet Vefik Paşa-DT




Nedense ismini ilk gördüğümde hiç yanaşmamıştım bu oyuna.
Ancak Cevahir Sahnesinde olduğunu görünce yorumlarına bakayım dedim
ve izleyenlerin çoğunun beğendiğini gördüm.

Böylece sevgililer günü için biletlerimizi kaptım.

Oyunun başında dedim bu müzikal miydi?Bileti alırken farketmedim mi acaba?
Çünkü köşedeki mini orkestra oyun boyunca eşlik ediyor gösteriye.
Bu da oyuna ayrı bir hava katmış.Ben çok sevdim.

Bursa'ya vali olarak atanan tiyatrosever Ahmet Vefik Paşanın vilayete tiyatroyu getirme çabalarını anlatıyor oyun.Bursaya ilk tiyatro açılıyor ancak birçok zorlukla mücadele ediyor.
Yani oyun içinde oyun...

Oyun,bol oyunculu idi.
Dekor sahneye göre oyuncular tarafından düzenlendi.
Bu da oyunu sürekli dinamik kıldı ve bence göz yormadı.

Son zamanlarda izlediğim güzel oyunlardandı.
Güldürürken düşündüren cinsten...





Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...