31 Ekim 2016 Pazartesi

Yağız'ın Diş Buğdayı




Minik adam Yağız'ın 2 tanecik dişi çıktı. Bizim geleneklerimizde olmamasına rağmen eğlence olsun diye sürekli toplandığımız arkadaşlarımla diş buğdayını yaptık. Yağız şu anda 9aylık oldu ama dişler 7,5 ay civarı çıktı. Buraya yazmakta geciktim.

Diş buğdayındaki hemen hemen herşey el emeğimdi. Odayı ponpon ve balonlarla süsledim.


Günün Yıldızı Yağız'dan sonra "Dişim Çıktı" pastasıydı. Bir gece öncesinden en yakın arkadaşımla yaptık. Yaparken de çok keyif aldık. Arkadaşlarımız bizim yaptığımıza inanmadı. O kadar iyi iş çıkartmışız. Övünmeden geçemeyeceğim.😊


Diş buğdayının olmazsa olmazı Anadolu'da hedik adı ile de anılan buğdayını kaynattım. Hedik kaynatma eşimin ailesinde de varmış. Eşim görünce aaaa bu bizim hedik ya deyince öğrenmiş oldum. Buğdayı pudra şekeri ile tatlandırıp bonibon,nar ve şekerleme ile süsledim.


Pastayı beraber yaptığımız Tuğçem teyzesi olarak Yağız'a bu güzel keçe dişleri yapmıştı süpriz olarak. Gelenlere dağıttık. 



Bende arkadaşlarıma hediye olarak diş macunu,bıldırcın çikolata ve şeker dağıttım. 



Birde diş buğdayında olmazsa olmaz diğer şey meslek seçimi. Son Zamanlarda kağıtlara yazıp çocuğun o kağıtlardan seçim yapması bekleniyormuş ama ben geleneksel metodu sevdim. Bir tepsiye defter,kalem,kaşık,ilaç kutusu,ateşölçer,mouse,araba,kedi figürü ve mini yangın tüpü koyduk. Yağız seri bir şekilde tepsiye yaklaşıp önce defteri tutsa da yangın tüpünü seçti. İtfaiyeci olacak sanırım. Bu seçim sırasında başından aşağı buğdayda döküldü inci gibi dişleri olsun diye. Tüm bu seremoni kısmı çok eğlenceliydi. İyi ki yapmışım dedirtti. 


Yapmak isteyenlere fikir bize de anı olsun bu post ;)





26 Ekim 2016 Çarşamba

Gaipya Cumhuriyeti-Ali Ceyhun Çelikman






Öyle bir kitap ki bu kapağı kapatınca ben gidiyorum buralardan verin oradan ailecek tek yönlü gidiş biletimizi ben Gaipyalı olacağım diyor insan.


Peki gerçekler? 
Maalesef insanın kendi eliyle doğaya yaptığı yıkım, insanın insana ettiği zulüm...  

Bu aralar minik oğluma bakıp tertemiz bir şekilde dünyaya geldiğimiz halde nasıl bu kadar çirkinleşebildiğimizi sorguluyordum tam da. Çarklar nasıl dönüyorsa bir ucundan da olsa bulaşıp,kirleniyoruz. İnsanoğlu özünü yitiriyor gün geçtikçe. 

Yazar öyle güzel bir Gaipya Cumhuriyeti kurgulamış ki. Tam aranılan,yaşamak istenilen cinsten... Tamamıyla halkın ön planda tutulduğu,halkın iradesiyle yasalarını şekillendiren, kendi kendine yetmeyi başarmış, dış dünyaya bağımlı olmayan ve hatta diğer ülkeleri kendisine bağımlı yapan,doğaya, insana,inanca kısaca varolan herşeye saygılı bir memleket. Hergün bombaların patladığı şu dönemde bulunmak isteyeceğim tek yer. Ama maalesef böyle bir memleket yok ve herşey sadece bir kurgu. 

Keşke böyle bir Dünya ütopya olmasaydı. Ulaşılabilir,başarılabilir olsaydı. Belki uzun yıllar sonra ülkeler doğaya,insana saygılı olmanın önemini sadece fark etmeyip tüm alanlarda uygulamaya koyulurlar. Kim bilir? Biz güzel günlere yetişemeyeceğiz kuvvetle muhtemel ama yarınlar daha güzel olur inşallah ...

Ben kitabı çok sevdim. Hızlı,akıcı gidiyor. Zaten kalın bir kitap değil.

Kitap Hemen hemen mükemmele yakın bir ülkenin tüm detaylarını içeriyor. Pekte soru işareti bırakmıyor. Güzel şeyler aslında iyi plan ve doğru adımlarla başarılabiliri hayal etmek için okunmaya hayli değer. 

17 Ekim 2016 Pazartesi

İllüzyon-Didem Arslantürk

"İkiniz içindi yaptığın her şey
Bunun üzerine yemin edebilirdin 
İki kişilik sorulara çekinmeden,cesurca
Tek başına yanıtlar verdin. 

Hayat senden sözler vermeni istedi. 
Sadık kalmak için çok direndin. 
Hâlbuki bir başınaydı insan 
Daha en başından 
Gerisi illüzyondu
Sen gerçek zannettin." (Ön kapak yazısı)

Geçen ay katıldığım blog buluşmasına bizzat katılım sağlayan Sola Yayınları'ndan çıkmış bir kitap "İllüzyon."

Kitapta boşanmış,bir çocuk sahibi Can,eski eş Ece ve Can'ın sevgilisi Ayşegül(Başak)üçlemesi var. Can kalp Krizi geçiriyor ve bu süreçte yanında eski eşi bulunuyor. Her anlamda tam destek oluyor. Bu da Can'ın aklını karıştırıyor. Zaten hassas bir dönemde olduğundan eski eşe sığınıyor. 
Bu sırada ise Ayşegül radikal kararlar alıp evini,adını değiştiriyor Can için. Unutmaya çalışıyor. Bunu da başka bedenlerle yapmaya çalışıyor arkadaşının tavsiyesi üzerine. Peki başarılı oluyor mu? Bu da kitapta:)


Kitap benim için kafa dağıtmalık,akıcı şekilde okunan cinstendi. Kadın-erkek ilişkilerini sorguluyor. Evli,çocuklu biri olarak kendimi zaman zaman Ece'ye yakın buldum. Çoğu Zamanda kızdım bir kadın olarak. 

*İllüzyon yazarın ikinci kitabı. İlk kitap olan "dip"in devamı niteliğindeymiş. Ancak tek başına da okunabiliyor. Yazarın direk kendisinden teyit ettim bu durumu. Sağolsun Mailime hızlı dönüş yaptı. 

Ben 'dip'i okumadan okuduğum halde hiçbir kopukluk yaşamadım. Normalde hiç sevmem bu durumu ama bir sıkıntı yaşamadım. 



"Hiçbirimiz birbirimize ait değildik hâlbuki. Olsa olsa, bir süreliğine emanettik. Ruhların dansı gibi şarkı bitince birbirimize veda edecektik. 
Birbirimize verdiğimiz sözlerin farkında değildik. Ne cesurduk. Ne büyük konuştuk. Onca haşmetli sözün eşliğinde,birbirimizin ruhu önünde adeta diz çöktük. " 

"Demek ki neymiş? Yolunu seçebiliyormuşsun ama o yolda yaşayacaklarını,yolculuğunu seçemiyormuşsun. Hayatına girecekleri az çok öngerebiliyormuşsun ama girenlerle birlikte gelenleri bilemiyormuşsun. "

"-İz kalmadı mı?
- Kalmaz mı? Ama izler hatırlamak için değil midir? Mesela yaralarına bak. Bir anlamı yok mu senin için. Kırıkların,eziklerin,çiziklerin;hepsi sana özel. Yaşadığını gösteren emareler onlar. "

"Sanıyorum insan aklını yitiriyor bir dönem. Hayatındaki herşeyi kendinin ve hatta daha da ileri gideyim; sonun kadar kendinin sanıyor. Sahiplenirken sevdiğini, bir yandan da öldürüyor. Hâlbuki sevgi yaşatmak değil midir bir diğerini? Sevgi karşındakine nefes vermez mi?"

"Birinin sana acı çektirmesine izin verdiğin sürece,hep onu suçlamak sadece kendini aldatmaktır. "

"Karışıklık iyidir. Daha da çok karıştırmak 
lazım hatta. Karıştıralım ki toz kalksın. Altta gizlenmiş kim bilir belki de Zaman Zaman bizzat bizim bilinçli olarak süpürdüğümüz her şey ortaya çıksın. Ayağına takılıyor sonra elbet bir yerde,önünde sonunda gün yüzüne çıkıyor."

"Ne oluyor biliyor Musun; boyundan büyük sözler veriyorsun. Boyunu ölçüsünü alıncaya kadar,yorgunluktan iki büklüm oluncaya kadar direniyorsun. Sözünün arkasında duracaksın diye,sözünün altında eziliyorsun. "

"İki. Başta iki kişiydiler çünkü. Ve karşılaştıkları ilk günkü gibi hatırladılar birbirlerini hep. Belki de yanlış buradaydı. "


3 Ekim 2016 Pazartesi

Aşk ve Savaşın Şarkısı-Dinah Jefferies





Eylül ayında gerçekleşen "Yaşama Açılan Penceredir Kitap" etkinliği sponsorlarından Nemesis Kitapevi'nin bu yıl çıkan kitabı Aşk ve Savaşın Şarkısı
Etkinlik kitaplarından ilk seçimim bu kitap yönünde oldu.

Kitabı elime aldığımda ilk dikkatimi çeken  kaliteli kapak tasarımı ve baskısıydı. Okurken bu detaylar önemli oluyor. 

Kitapta Kahramanımız Gwen,evliliği sonucu İngiltere'den çaylarıyla meşhur olan Seylan'a taşınmakta. Eşi Laurence de çay plantasyonu sahibi. 

Hayatını Seylanda kuran Gwen hamile kalıyor. Doğumdan sonra ise hayatının en zor dönemi başlıyor. Çünkü anne olmak gibi süper ötesi bir olaya gölge düşüyor. Hayatının en sancılı kararını almak zorunda kalıyor ve yıllarca bunun yükünü taşımak... Tüm bunların yanında birde çok fena görümce Verity'de yanlarında olduğundan hayat daha da zorlaşıyor. 

Kurgu güzeldi evet ama bazı olayların gidişatını tahmin etmek zor olmadı. Buna rağmen merak duygusu kitabın sonuna kadar devam ediyor. Ve tatmin edici, bana göre hiçbir şeyin havada kalmadığı doyurucu bir sonla sonlanıyor. 

Birde diğer katılımcı arkadaşların kitapları nasıl bilemiyorum ama kitabın son 40 sayfası karmakarışık basılmış. Her sayfa sonunda bir sonraki sayfayı 40 sayfa içerisinde arayıp bulmam gerekti. Bu da en heyecanlı yerlerde okumamı sürekli yavaşlattı. Umarım toplu bir basım hatası sorunu değildir. Çünkü çok göz yorucuydu. 

Not:(spoi)
Sonunda bakıcıya hayli kızdım. Keşke farklı davransaydı dedim. Yıllarca nasıl da sustun be kadın. 

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...