31 Aralık 2015 Perşembe

2015 biter,2016ya başlarken...



2015 değişik bir yıldı benim için. 
Çok şükür kişisel yaşantımda herşey yolunda ilerledi. 

Şöyle bir dönüp baktığımda 2015 e girerken okullu idim. Şimdi mezun bir biyologum. Yılın ilk yarısında arazilerde bitki toplayıp,böcek topluyordum:)

Haziranda mezun olurken yaklaşık 7haftalık hamileydim,bebeğimle mezun olmuş olduk ve bu çok eğlenceli idi..

Hazirandan sonra okul nedeni ile yıllardır süren gece nöbetlerim azaldı ve gündüz mesaisine gittim ki benim için her sabah işe gitme faslı başladı. Oysa ki ben geceleri tek başıma çalışan bir tiptim. 

Sonra 32. Haftamda(7Aralıkta) doğum öncesi izne ayrılıp ev hanımı oldum. Biraz kilolarım,birazda 2,5 yıllık evli olmama rağmen okul+iş hayatımdan evime doyamamış olduğumdan izne erken ayrıldım. 

Şimdi ise 35+3haftalık bir gebe olarak evimde huzurla,hazırlıklarımı yapıp oğlumu beklemedeyim. İnşallah sağlıklı bir şekilde Zamanında gelir oğlumuz. 

2016 nasipse evladımıza kavuşup büyüteceğimiz bir yıl olacak. İnşallah herşey yolunda gider ve bizler iyi,faydalı ebeveyn olmayı başarırız. 

Not:her ne kadar hayatımız yolunda gitmiş olsa da genel olarak(tabi ki küçük sorunlar oldu)bu yıl ülkemiz açısından çok kötü geçti. Terör,patlama,cinayetler,sayısız ölüm  bizi sürekli üzdü. hamilelik nedeniyle tavan yapmış hormonlarım sayesinde ekstra etkilendim. Dilerim tüm Dünya da barış olsun.  İnsanlar,insan olmanın farkına varsınlar. 

Not2: Geçen yılı 26kitapla bitirdim ki bu sayı çok çok az. Bekleyen çok kitap var ama sayı bu yıl daha da azalacak sanırım. Malum Bebek geliyor:) yine de bol okumalı bir yıl diliyorum kendime ve tüm kitapseverlere. 


Merhaba,2016.

Küçük Prens-Antoine de Saint-Exupery

İtiraf ediyorum:Ben Küçük Prens'i okuduğumu sanmıştım uzun bir süre... Sonradan farkettim gerçeği ama bir türlüde kitabı edinemedim. Oysa d&r tarzı mağazalarda en orta yerde okuyucuları beklemede,fiyatı da kalitesine göre hayli ucuz. Kaç kere almak içim niyetlendim ama olmadı. Kısmet bu zamana imiş. 

Bir çocuk kitabı gibi gözükse de,Küçük Prens her yaşa hitap ediyor. Hatta her dönem tekrar okumak gerek bence. İlk fırsatım yiğenlerime okutmak. Belki büyüyünce tekrar okur ve beni hatırlarlar:)

Kitabı tek cümle ile özetlemek gerekirse  küçük bir çocuğun gözünden büyüklerin Dünyası anlatılmış.
Zaten kısacık ama sımsıcak bir hikaye. Hıphızlı,bir oturuşta okunacak cinsten. 
Hala okumayan varsa da tavsiye ederim. 
Tevekkeli değil beğenecekmişim ben bu kitabı,zira dünyada oluşan Küçük Prens çılgınlığını hep çok sevmiş. Küçük Prens temalı ürünlere hep bayılmışımdır. Şimdi anlam kazandı hepsi;)

Birde bana göre en güzel kısım çizimlerdi. Konu ile paralel giden çizimler harika olmuş bence. 



"Bütün koca adamlar bir zamanlar çocuktular. Gerçi aralarında bunu hatırlayanlara az rastlanır ya."

"Çocuklar büyükleri hoş görmeye alışmalıdır. "

"Herkesten verebileceği kadarını istemeliyiz. Otorite herşeyden önce sağduyuya dayanmalıdır. Sen kalkıp halkına,kendilerini denize atmalarını buyurursan ihtilal çıkar."

"Kendini yargılamak başkalarını yargılamaktan daha güçtür."

"İnsanların tanımaya ayıracak zamanları yok artık. Aldıklarını hazır alıyorlar dükkanlardan. Ama dost satan dükkanlar olmadığı için dostsuz kalıyorlar. "

"İnsan ancak yüreğiyle baktığı zaman doğruyu görebilir. Gerçeğin mayası gözle görülmez."

"Zaten yalnız çocuklar ne aradıklarını bilirler. "

"Bir yerde bir kuyunun saklı oluşudur çöle güzellik veren."

"-Herkesin bir Yıldızı var ama kimseninki birbirine benzemiyor. Yolcular için pusula,kimileri için ufak tefek bir ışık,Bilginler için çözülmesi gereken bir sorudur yıldızlar. Gelgelelim bütün yıldızlar suskundur. Yalnız sen,herkesten ayrı göreceksin onları. 
-Ne demek istiyorsun?
-Onlardan birinde ben oturuyorum,ben gülüyorum diye geceleri gökyüzüne baktığında sana bütün yıldızlar gülüyormuş gibi gelecek. Gülmeyi bilen yıldızların olacak senin."



29 Aralık 2015 Salı

Tespih Ağacının Gölgesinde-Harper Lee


Bülbülü Öldürmek kitabının devam kitabı Tespih Ağacının Gölgesinde. 
Öncelikle ben yazarının artık çoktan ölmüştür diye düşündüğümden(neden böyle düşündüm hatırlamıyorum) 2.kitabın çıktığını duyunca çok şaşırdım.Hazır ilk kitapta okunacaklar listemde olduğu için peş peşe okurum diye başladım bu mini seriye. 
Diğer bir şaşkınlığım ise nedense Harperı hep erkek hayal etmiştim. Yazar ile ilgili araştırma yapayım derken kadın olduğunu görünce ikinci kez şaşırdım. Tabi kendime de iyi güldüm hani:) 


Kitap ilk kitap gibi akıcı,basit dilli. 

Kahramanımız Scout büyümüş. 20yıl geçmiş aradan. New York'tan doğduğu yer olan Maycomb'a yıllık izninde gidiyor. Epey bir şaşırıyor. Çünkü ırkçılık daha da alevlenmiş bir halde,sil başa dönmüş durumda herşey. Ama onu en şaşırtan babasının fikirleri oluyor. Avukat olan babasını hep örnek aldığından büyük hayal kırıklığı yaşıyor. İlk kitapta babası ile olan diyolagları çok hoştu. 2.kitabın sonlarında aralarında geçen diyaloglar ise daha farklı,dokunaklı geldi bana...

"Bütün o devetüyü süsler filan aralandığında,bu dünyada doğmuş her kadın onu bir kitap gibi okuyabilen güçlü bir erkek ister;onun aşığı olmakla kalmayıp dünyayı sırtlayabilen bir adam. Aptalca değil mi?
-Koca değil baba istiyorlar,o halde?"

"...şimdi sen,bir vicdanla doğmuş genç bayan,yaşamının bir yerlerinde onu bir Deniz kabuğu gibi babanın vicdanına yapıştırmışsın..onu hiçbir zaman bir erkeğin yüreğini ve bir erkeğin kusurlarını,zaaflarını taşıyan bir erkek olarak görmedin-kabul ediyorum görmen gerçekten zor olurdu,çünkü çok az hata yapıyor,ama o da hepimiz gibi hata yapıyor. Sen duygusal anlamda sakattın,ona dayanıyor aradığın yanıtları ondan alıyor ve kendi yanıtlarının mutlaka onun yanıtlarıyla örtüşeceğini varsayıyordun. Sonra bir gün tesadüfen,onu vicdanının -tabi senin de vicdanının-tam da antitezi olan bir şeyi yaparken gördüğünde bunu sözcüğün gerçek anlamıyla kaldıramadın. "

"Bazen yaşayabilmemiz için azıcık öldürmemiz gerekir,bunu yapmadığımızda-kadınlar bunu yapmadığında,sabahlara kadar ağlamaktan helak olurlar. "

Not:iki kitabın yayınlamasının arasında 55yıl olması bana belki de birincisini çok beğenmiş olan birçok kişinin şu anda hayatta olmayışını düşündürdü nedense..birilerini kaybediyoruz ama hayat devam ediyor:(

19 Aralık 2015 Cumartesi

The Truman Show

Epey eski bir film Truman Show. 1998 yapımı ve başrolde Jim Carrey.

Benim bu filmden haberimse 10yıldan fazladır var:) Şöyle ki yıllar önce lisede yatılı okurken bir arkadaşım öve öve anlatmıştı. Bende çok merak etmiştim ancak o dönem izleme fırsatım olmamıştı. Sonra da adını hatırlamayıp,konusunu hatırladığımdan filmi bulamamıştım. Geçenlerde bir ortamda konusundan bahsedince adını söyledi izlemiş olan kuzen. Ve çok şükür yıllar sonra da olsa izlemiş oldum. 
Çok beğendim çok...iyi ki denk geldim de izledim. 

Truman 30yaşında,bir adada yaşayan,babasını kaybetmiş,evli ve genel olarak hep mutlu bir hayat süren adam. Ancak hiçbir şey göründüğü gibi değil. Çünkü tüm yaşamı-doğumundan itibaren- bir kurgudan ibaret çıkıyor. 

Değişik konulu ve insanı birazcık psikopata sürükleyen bir film. İnsan film bitince ya benimde etrafım eşim,ailem,çevrem kurgu ise diye düşünmeden edemiyor...

Bunca yıldır izlemeyen varsa kesinlikle tavsiyemdir. 

12 Aralık 2015 Cumartesi

Bülbülü Öldürmek-Harper Lee

Bülbülü Öldürmek,uzun zamandır okumak istediğim bir kitaptı. Nedense birçok kez listeme koydum,okuma şenliklerinde okumak için planladım ama nasip olmadı. Yazarın tek kitabı olma özelliğini taşıyordu ki bu yıl devam kitabı olan "Tesbih Ağacının Gölgesinde" çıkana kadar. 2.kitabın çıktığını duyunca bunca zaman okumamış olmama sevindim bile:) Şu anda da 2.kitabı okumaktayım..


Kitap, küçük bir kasabada geçiyor. Anneleri küçük yaşta ölmüş olan iki kardeş ve avukat olan babalarının hayatını anlatıyor. Kitapta anlatıcı ise evin küçük kızı Scout. 

Olaylar avukat olan baba Atticus'un masum bir zenciyi savunması etrafında daha çok dönüyor. 1960 çıkışlı bir kitap olduğundan ırkçılık maalesef o dönem fazlaca var ve bu da kitabın ana konusu. 

Kitap akıcı,sevimli. Çocukların babaları ile olan diyalogları da güzel ama ben yine de aradığımı bulamadım gibi. Belki uzun süre okumayı beklediğimden beklentilerim artmış olabilir. Çirkindi diyemem ama çok etkilendim de diyemiyorum. Çünkü bu kitabın gerçekten seveni çok,hem de Pulitzer ödüllü. 

"İstediğin kadar saksağanı vur vurabilirsen ama unutma,bülbülü öldürmek günahtır. "

"Yalnızca tek bir insan türü varsa,o Zaman neden hiç geçinemiyorlar? Hepsi birbirine benziyorsa,niçin özel bir çaba harcayarak birbirlerini aşağılıyorlar?"



9 Aralık 2015 Çarşamba

Alaycı Kuş-2

Açlık Oyunları serisinin son filmi Alaycı Kuş-part 2 yi izledim 3d li olarak. Alaycı Kuş'un 1.kısmını fırsat bulup sinemada izleyememiştim. Evde bilgisayardan izlediğimde de pişman olmuştum. Çünkü bu tarz filmler kesinlikle salonda izlenmeli.

 


Suzanne Collins'in 3kitaplık Açlık Oyunları serisinin film uyarlaması Alaycı Kuş ve de serinin son filmi. 
3.kitabı yarıda bırakmıştım çıktığı dönem.  Hemde ön siparişle almış olmama rağmen. Bunun nedeni kimilerine garip gelse de şöyle oldu:) Tam 3.kitaba başlamışken 1.kitabı okuması için verdiğim arkadaşım kitabı kaybettiğini söyledi ve pek umursamadı. Bir anda hevesim kaçtı ve kenara bırakış o bırakış kitabı bitiremedim. Tabi ki saçma bir tutum olsa da,kitaplarıyla arasında bu ve buna benzer bağlar olan kitap kurtları beni anlayacaktır diye umuyorum:)

Bu nedenle hikayenin sonunu bilmeden filme gitmiş oldum. İlk üç film uyarlamasını da beğenmiştim zaten. Bu filmi de diğer ilk iki film kadar olmasa da beğendim. Çünkü kitaptan film uyarlamalarında Açlık Oyunları efsanedir benim için. 

Filmden çıkınca Aklımda kalan en önemli şey:"Güç yer değiştirip mazlumun eline geçince neler olabileceği öngörülemez,kim bilir belki daha tehlikeli ortam doğabilir. "
Bu nedenle makam,mevki,iktidar hırsından uzak kalabilmek umuduyla. 

Filmi gidip görsün tabi ki seriyi takip edenler;)

3 Aralık 2015 Perşembe

Hayvan Çiftliği-George Orwell

Hayvanlar ayaklanıp bir çiftliğin idaresini ele geçirirse ne olur?

Huzurlu bir şekilde işler yürür mü yoksa zamanla iktidar hırsına bürünen en zeki hayvanlar insanoğlundan daha da mı acımasız olur?

Kitapta karakterler hayvanlar.
Onların üzerinden üzerinden siyasi eleştiri olarak 1945 te yazılmış.
Ön sözünde uzun ve açıklayıcı şekilde belirtildiği üzere de Stalin'e gönderme yapılmış.

Ben sevdim kitabı.
Akıcı,anlaşılır,iyi göndermeler yapan bir kitaptı.
Yazarın 1984 kitabını da merak etmekteyim.



Dünya Ağrısı-Ayfer Tunç

                           

Ayfer Tunç'un en son romanı olan bu kitabı D&Rda indirimden almıştım uzun zaman önce.Geçenlerde yine gördüm,hala indirimde.

Anadolu'da küçük bir şehirde;babadan kalma oteli olan Mürşit ile şehirlerine çalışmaya gelen ve otelde konaklayan Madenci'nin hayatı sorgulamaları etrafında dönüyor kitap.

Mürşit babadan kalma otele sahip çıkmak istemiyor.
Çünkü zamanında da felsefe okumak için şehri terketmişken babasının rahatsızlığı yüzünden otelin başına geçmek zorunda kalıyor..
Otelci'nin oğlu ile olan iletişim sorunları,hayata bakış açılarının farklılığı,eşi ile olan diyalogları gayet güzel işlenmişti.
Kitabın sonuna kadar merak uyandıran iki mesele var ve sonlarda çözülüyor..Bu iki mesele yüzünden Madenci ve Mürşit "Dünya Ağrısı"çekmekte.İkisininde benzer dertleri olduğundan aralarındaki bağ kuvvetleniyor,birbirlerini iyi anlıyorlar..

Ben bu kitabı çok sevdim.Karakter analizlerini oldukça beğendim.Bolca da altı çizilecek,üzerine düşünülecek şey var romanda...


"Hikayeler insanı kendi kuyusundan çıkarır,başkalarının kuyularına atar.İnsan kendi hikayesini bilir,kendi hikayesinden sıkılır."

"Güzel şeyleri hatırlamanın ertesi günü mahveden,yıkıcı bir tarafı var."

"Hafızası insanın düşmanıdır.Unuttum,kurtuldum sanırsın ama öyle bir şey yok.Yaşanmıştan kurtulmak yok.Toprağa girene kadar takip eder seni olmuş olan."

"..unutmak diye bir şey yok,unuttuğunu sanmak var,çocukluk mazeret olamıyor."

"İnsanın yaşlandıkça kısalmasının nedeni bu,kemiklerin kısalmasıyla ilgisi yok,yer çekimi denen şey dünyanın yorgunluğu aslında,bizi yere çeken şey dinmeyen bu yorgunluk."

"Dünyada dünya ağrısını dindirecek bir yer var mı?Yok.Dünyanın kendisi ağrı."

"Günahı işlemiş olmak bağışlanabilir ama insanın işlerken hissettiği aşağılık duygular ne olacak?"

"Hayat kayaç katmanları gibi parçalarına ayrılan değersiz bir kütledir."


2 Aralık 2015 Çarşamba

Uzun zaman sonra havadisler...



Ne kadar uzun zaman olmuş birşeyler karalamayalı bloguma...


Birçok blog yazan arkadaşımında eskisi gibi yazmadığını fark edince üzülüyorum.
Zira bu platformu,buradaki samimiyeti her zaman daha çok sevmişimdir.
İnşallah elden geldikçe bundan sonra daha çok yazarım..
Yazmayı en çok kendim için istiyorum,geriye dönüp bakınca ne okumuşum,neler yapmışım gibi nostalji yapmak hoşuma gidiyor...
Kitaplarımın altı çizili satırlarını burada derli toplu görmeyi de özellikle çok seviyorum...
Açıp, tekrar tekrar okuyorum..

Bundan sonra muhtemelen daha çok yazarım...
Çünkü önümüzdeki hafta gebeliğimin 32.haftasına giriyor ve izne ayrılıyorum.
Artık ev hanımı olup bebişi bekleme zamanı...

Evde vakit geçirmek nedir pek bilmeyen ben için ilginç günler beni bekliyor gibi :)
Yıllardır hem çalışıp hem okuduğum için hiç evimde uzun süreli kalma fırsatım olmadı
Bu bana iyi gelecek sanırım.
Tabi ki gebelik sebebiyle ağırlaştım,birşeyler yaparken zorlanıyorum ama ayaklarımı uzatıp kitap okumak istiyorum bolca,birikmiş yabancı dizilerimi izlemek.
-ve tabi ki bebeğimin hazırlıklarını tamamlamak.

Çevremdeki herkes bu günleri iyi değerlendirmemi söylüyor..
Bebek doğunca uzunca bir süre yapamayacakmışım.
Fırsat bu fırsat yani:)

Ağırlaşmak ya da bazı şeylerden mahrum kalmak hiç önemli değil
Yeter ki sağlıkla gelsin oğlumuz.
Tek duam bu şimdilik..

Ayrıca Allah dileyen herkese hayırlı zamanlarda nasip etsin inşallah.

NOT:31w2d




Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...